Yazar: Melis Durası Kaynak: Mutfak Magazin
Dünya üzerinde yaşayan tüm canlılar günlerin, ayların ve mevsimlerin döngüsünden etkilenir. İnsanlar olarak, bizim vücudumuz da ışıktan ve karanlıktan, kuruluktan ve nemden, soğuktan ve sıcaktan yani zamanı temsil eden her şeyden etkilenir.
Dünya teknolojik gelişmeler ile yeni bir dönemde evrimini yaşarken, bizim davranışlarımız da bu değişime ayak uydurmak için evrildi. Modern yaşamın sunduğu olanaklara göre alışkanlıklarımızı çok çabuk değiştirdik. Önceden paketlenmiş hazır gıdalara ulaşılabilirliğin kolaylaşması, yapay ışıklar altında çalışıyor ve yaşıyor olmak ve daha az uyku ile idare etmeye çalışmak bunlardan sadece birkaçı. Toplumumuz, doğadan uzaklaşarak değişiyor olsa da, biyolojimiz de aynı hızda maalesef bu değişime adapte olamadı. Hala atalarımızın yüzyıllar öncesinde ihtiyaç duyduğu gibi aynı doğal davranışları gerçekleştirmeye ve o alışkanlıkları sürdürmeye ihtiyacımız var. Bunlar neler mi? Besleyiciliği yüksek, mevsimine uygun besinleri tüketmek, düzenli uyku ve düzenli aralıklarla yapılacak aktivite/hareket ihtiyacı.
Bugünümüzde, teknolojinin ve bilimin yaşamımız için olumlu etkilerinden bahsederken, sorgulamamız gereken konu sürdürmekte olduğumuz yaşam kalitemize paralel olarak biyolojik ritmimizin nasıl değiştiği değil mi? Her şeyden önemlisi, beden-zihin ahenginin ne durumda olduğu ki beden-zihin ahengi tam sağlıklılık durumunun anahtarıdır.
İşimin bir parçası olarak, doğayla ve kendi vücudumuz ile daha senkronize olan sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam tarzını destekliyorum. Yavaş yavaş sıcaklıkların daha da düştüğü şu günlerde daha soğuk aylara yaklaşırken, yaşam tarzınızı önümüzdeki sezona nasıl adapte edebileceğinizi merak ediyor olabilirsiniz.
İlk olarak, vücudumuzun değişen hava sıcaklıklarına nasıl cevap verdiğini anlamak değiştirmek istediğimiz alışkanlıklarımızın sürdürülebilir olabilmesi için önemlidir.
Sonbahar ve erken kış döneminde, sindirim sistemimiz miskinleşir, daha fazla uyku ihtiyacı içinde olabiliriz, cildimiz ve nefes yollarımız kurur, enfeksiyonlara ve hava yoluyla bulaşan hastalıklara açık hale geliriz.
Sonbahar, vücudumuzu dengelemenin zamanıdır. Peki mevsim değişikliğine kendimizi nasıl adapte edebilir, neler yapabiliriz?
Güçlü ve sağlıklı sindirim sistemi !
Sağlıklı sindirim sistemi pek çok besinsel, detoksifikasyon, bağışıklık ve metabolik sürecin düzgün ilerlemesinden sorumludur.
Daha fazla kök sebzeler ve mevsime uygun sebzeler tüketin. Bu sizin sağlıklı sindirim sistemine ve bağırsaklara sahip olmanızı sağlar. Bu vücudumuzun doğal detoks sürecinin parçasıdır.
Beslenmenize sizi ısıtan baharatları ekleyin: tarçın, hindistan cevizi, zencefil, zerdeçal ve sarımsak kullanmayı ihmal etmeyin, yemeklerinizi zenginleştirin.
Aktivite programınızı, vücudunuzu dinlemeye yönelik aktivitelere yönlendirebilirsiniz: Yoga, esneme – gerdirme veya tempolu yürüyüş idealdir.
Vücudunuz için doğal yağlar kullanabilirsiniz, böylece cildiniz nemlenir. Ölü hücrelerden kurtulmak adına haftada iki kez geleneksel kese uygulayabilirsiniz.
Oda sıcaklığınızı serin ve odanızı da karanlık tutarak uykunuzun kaliteli olabileceği bir ortam yaratın. Uyku düzeninize özen gösterin.
Daha az soğuk yiyecek tüketin ve suyu buzlu veya soğuk içiyorsanız ılık tüketmeye çalışın.
Doktorunuzla görüşerek genel sağlık değerlendirmenizi yaptırın. Eksiklikler varsa bunu gidermek adına gerekiyorsa vitamin-mineral takviyesi kullanımına başlanabilir.
Yaz mevsiminde uyguladığınız sağlıklı yeme düzenini kışın da sürdürün !
Mevsimlerin değişmesiyle meyve ve sebzelerde de değişim olur. Kabak, turunçgiller ve kök sebzeler merkezi rol alır ve daha farklı tatların ve lezzetlerin deneyimlenmesi için fırsat verir.
Yeme düzeninizi güçlendirmeniz ve korumanız için yapılabilecek birkaç öneri:
TATLARI MUHAFAZA EDİN ! Güneşte kızarmış domatesler her ne kadar yaz hatırası olsa da, pek çok yaz sebzesini kurutulmuş veya donmuş olarak muhafaza edebilmek mümkün. Uygun koşullarda kurutulmuş ve dondurulmuş sebzeler uzun süre 1 yıla kadar tatlarını ve besin değerlerini korurlar.
YENİ SEÇENEKLER OLUŞTURUN : Monotonluğunuzu kırın ve yeni sebzeleri deneyin. Renklere önem verin, örneğin koyu yeşil yapraklı sebzeler, turuncu havuç, beyaz karnabahar ve kırmızı, yeşil, sarı biberler vb.
HAZIRLAMA TEKNİKLERİNİ ARAŞTIRIN : Sebze ve meyvelerin temelde olduğu yeni tarifler ile öğünlerinizi zenginleştirin. Sebzeleri baharatlarla fırında pişirmeyi deneyin. Salatanıza kırmızı pancarı rendelemeyi deneyin. Pişman olmayacaksınız 🙂
EĞLENCELİ HALE GETİRİN : Sebze ve meyvelerin mükemmel renkleri ve tatları damak tadımızı da, görsel memnuniyetimizi de doyuracaktır. Tabağınızı bu renklerle süsleyin, çocuğunuzun tabağına bunlarla yapabileceğiniz eğlenceli suratlar çizerek cazip hale getirin, geniş bir tabağa sebzelerle bir gökkuşağı oluşturarak ve yanına keyfinize göre bir dip-sos ekleyerek zenginleştirin.
NİŞASTAYI AZALTIN : Peynirli patatesin, ‘cheddar’ peynirli makarnanın veya ‘mozarella’ peynirli pizzaların ruhunuza iyi geldiğini hissedebilirsiniz ancak bu yüksek yağ ve karbonhidrat oranı içeren besinler uzun vadede vücudunuzu ve ruhunuzu yoracaktır. Tariflerinizi ufak değişiklikler ile yine sizin damak tadınıza da, sağlığınıza da hitap edecek şekilde değiştirebilirsiniz. Sebzeleri kullanmayı ihmal etmeyin.
ZENGİN OMLETLER ve KİŞLER HAZIRLAYIN: Ispanak, mantar veya soğan kullanarak yumurtalı ve peynirli omletler ve kişler hazırlayabilirsiniz. Sebzeler hazırlayacağınız yemeğe hem hacim verir, hem de lezzet kazandırır.
KREMALI ÇORBALARINIZI GÜNCELLEŞTİRİN : Kremalı çorbalar besin değeri yüksekmiş gibi hissettiriyor olabilir ancak krema oranı, yağ oranı, ve tuz oranları genelinde yüksektir; o nedenle, kemik suyuyla yapılmış sebze çorbalarını tercih edebilirsiniz. Evde çorba yaparken, krema yerine süt kullanabilirsiniz ve az tuzlu hazırlayabilirsiniz. Çorbanıza erişte, şehriye, patates eklemek yerine doğranmış brokoli, havuç ve biber eklemeyi tercih edebilirsiniz.
SOĞUK TATLILAR İLE YARATICILIĞINIZI GELİŞTİRİN : Dondurma aşerirken 10 dk’da hazırlayabileceğiniz kendi tatlınızı yapabilirsiniz. Donmuş meyveleri kullanarak, yoğurdunuza ekleyin, biraz bal ve birkaç damla limon suyunu mikserde karıştırabilirsiniz. Seveceksiniz.
YEMEK YERKEN FARKINDA OLUN : Çoğunlukla öğünlerimizde gereğinden fazla yediğimiz bir gerçek. Yemek yemeye odaklanmakta zorluk çeker haldeyiz. Onun yerine, bir şeyler okurken, kullanırken veya televizyon izlerken yemeğimizi tamamen farkında olmadan tüketiyoruz. Halbuki dikkatli ve düşünceli bir şekilde yemek yemek, kişinin öğünü ile meşgul olmasını sağlar ve yeme farkındalığını arttırır. Kendinizi bu konuda eğitebilirsiniz. Nereden başlamalı?
Nefes alın: Yemeğinize başlamadan önce nefes alın ve tabağınızı inceleyin, ne yiyeceğinize bakın ve bunun farkında olun.
Düşünün: Yemeğinizi hazırlayan biri varsa, o hazırlama sürecini düşünün, kendiniz hazırladıysanız kullandığınız malzemelerin sofranıza kadar nasıl geldiğini düşünün. Öğününüz vücudunuzu nasıl besleyecek ve size gün içinde nasıl enerji verecek düşünün.
Farkında olun: Lezzetleri hissedin – tatlı, ekşi, tuzlu. Dokuların zevkine varın – pürüzsüz mü, sakız gibi mi, çıtır çıtır mı? Lokmanızı yutmadan önce, her ısırığınızın tadına ve tecrübesine varın. Bunu yaparken açlık sinyallerinizin nasıl azaldığını hissedin. Ve daha fazla açlık hissetmiyorsanız, yemek yemeyi bırakın.
Bir sonraki içerikte, bağışıklık sistemimizin en önemli dayanağı olan güçlü ve sağlıklı sindirim sistemi için neler yapılabilir, bundan bahsedeceğim.
Soru ve görüşlerinizi almaktan ise her zamanki gibi mutlu olurum…
Commentaires